top of page
Writer's pictureBurak Ozdagistanli

Marka Hukukunda Karıştırılma İhtimali


6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nda (SMK); marka, bir işletmenin mal veya hizmetlerini diğer bir işletmenin mal veya hizmetlerinden ayırt etmeye yarayan her türlü işaret olarak tanımlanmıştır. Bu tanıma göre marka kavramının içerisinde iki temel unsur bulunmaktadır. Bu unsurlardan ilki “ayırt edici nitelik” ikincisi ise “her türlü işaret” tir. Ayırt edici nitelik unsuru, markalar arasındaki farkı ortaya koyarak tüketiciler nezdinde işletmelere ait ürünlerin karıştırılmasının önüne geçmektedir. Zira SMK madde 5/1(ç) ye göre de daha önce tescil edilmiş veyahut tescil başvurusu yapılmış bir markayla ayırt edilemeyecek derecede benzer işaretler marka olarak tescil edilemez. Söz konusu düzenlemelerle, tüketicilerin markaları karıştırma ihtimallerinin önüne geçilmek istenmiştir.


Yargıtay kararlarında ve doktrinde markaların karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkabilmesi için iki unsurun varlığı aranmaktadır. Bu unsurlar;

1) Markaların aynı/benzer olması,

2) Bu markaların aynı/benzer mal ve hizmet sınıflarında kullanılacak olmasıdır.


Markaların ayırt edilemeyecek derecede benzer olması markalar arasında ilk bakışta fark edilemeyecek kadar küçük farklılıkların olması anlamına gelmekteyken markaların aynı olması markalar arasında hiçbir farklılığın bulunmaması demektir. Benzerlik değerlendirmesi yapılırken o markanın hitap ettiği ortalama tüketici esas alınmaktadır.


Karıştırılma tehlikesi değerlendirmesinde ayrıca markaların aynı veya benzer mal ve hizmet grubuna dahil olması gerekmektedir. Örneğin bir kıyafet markası ile et ürünleri için kullanılan markanın karıştırılması normal şartlarda beklenmemektedir. Bunun istisnası markanın tanınmış olmasıdır. Farklı mal veya hizmetler için tescil talep edilse dahi, eğer tanınmış markanın, (i) toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyinden haksız yararlanma varsa, (ii) itibarına zarar gelecekse, veya (iii) ayırt edici karakterini zedeleyecekse, sonraki tescil başvurusu reddedilebilmektedir.


Markaların karıştırılma ihtimali ortaya çıktığında, bu durum SMK’ya göre tescil engeli olarak görülmektedir. Bu konu kapsamındaki tescil engelleri SMK madde 5/1(ç)’de mutlak ret nedeni ve SMK madde 6.1’de ise nispi ret nedeni olarak düzenlenmiştir. Böylelikle daha önce tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış bir markayla karıştırılma ihtimali olan başka bir markanın tescilinin önüne geçilmek istenmiştir.


Mutlak ve nispi ret nedenlerinin varlığına rağmen bir markanın tescil edilmiş olması halinde ise ilgili kişiler markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini mahkemeden talep edebilirler. Tescilli marka sahibi, markasıyla karıştırılma ihtimali bulunan aynı veya benzer mal sınıfından bir işaretin kullanılması durumunda tecavüz eyleminin engellenmesini de mahkemeden talep edebilir. İki markanın karıştırılma ihtimali ortaya çıktığında bir önceki marka sahibinin söz konusu yollara başvurabilmesi için kasıtlı bir davranış ve zararın ortaya çıkması gerekli değildir.


Marka tescilsiz ise, koruma Türk Ticaret Kanunundaki haksız rekabet hükümlerine göre de sağlanabilmektedir. Mal veya hizmetini başka bir işletmenin markasıyla karışıklığa yol açacak şekilde piyasaya süren işletme sahipleri aleyhine haksız rekabet hükümlerine de başvurulabilmektedir.


Yukarıda belirtilen hukuki yollara ek olarak SMK madde 30’da cezai bir düzenleme yapılmıştır: “Başkasına ait marka hakkına iktibas veya iltibas suretiyle tecavüz ederek mal üreten veya hizmet sunan, satışa arz eden veya satan, ithal ya da ihraç eden, ticari amaçla satın alan, bulunduran, nakleden veya depolayan kişi bir yıldan üç yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.” Ancak bu maddenin uygulanabilmesi için markanın Türkiye’de tescilli olması gerekmektedir.


Yukarıda bahsedilen iltibas koşulları her somut olayda özel olarak değerlendirilmeli ve değerlendirme sonucuna göre iltibası önleyen hukuki yollara başvurulmalıdır.

379 views0 comments

Recent Posts

See All

Comments


bottom of page